Allah'ın varlığını ispat eden bütün deliller, aynı zamanda Kur'an'ın da Allah'ın kitabı olduğunu ispat eder.
Zira bu dünyayı mükemmel bir şehir ve muntazam bir saray hükmünde yaratan Allah, hiç mümkün müdür ki, o şehirde ve o sarayda ki, en ehemmiyetli misafirleriyle ve dostlarıyla konuşmasın ve görüşmesin?
Madem bilerek bu sarayı yapmış ve irade ve dilemesiyle ni-zama sokmuş ve süslemiş, elbette nasıl ki yapan bilir, öyle de bilen konuşur.
Madem bu sarayı ve bu şehri bize güzel bir misafirhane ve ticaret yeri yapmış; elbette bize karşı münasebetlerini ve bizden arzularını bildirecek ilâhi bir kitabı bulunacaktır.
Hem hiç akıl kabul eder mi ki; bu kâinatı yaratsın da, kâinattaki ilahi maksatları bir ferman ile bildirmesin.
Ve kâinatın tılsımını açacak olan; "mahlûkat nereden geli-yorlar? Ve nereye gidiyorlar? Vazifeleri nedir? Ve niçin böyle kafile kafile buraya gelip bir parça durup göçüyorlar?" gibi dehşetli sorulara, hakikî cevabı verecek bir kitabı göndermesin?
Hâşâ! Böyle bir kitap gönderilmemiştir demek; tüm bu soruların cevapsız bırakılması ve insanın bu dünya da başıboş olduğunu kabul etmek, demektir.
Şimdi bütün bu sorulara cevap verecek Kur'an'dan başka bir kitap gösterilebilir mi? Elbette hayır! O halde Kur'an, kâinatın yaratılışındaki sır perdesini aralamakla, kâinatı yaratan zatın emir ve yasaklarını bildirmekle ve kâinatın tılsımını açmakla, bu kâinat sahibinin kitabı olduğunu bizlere göstermektedir.
O halde şöyle desek: "Kur'an-ı Kerim Allah'ın kitabıdır. Çünkü kâinatta intizam vardır." Yani kâinattaki intizamı, Kur'an'ın hak kelam olduğuna delil getirsek, bu söz doğrudur. Zira bizler bu söz ile kâinatta ki intizamı, Allah'ın varlığına ve birliğine delil yaptık. Eğer Allah olmasaydı, ya da -hâşâ- ortağı olsaydı, intizam olmazdı. Zira bir memlekette iki padişah, bir ilde iki vali ve bir köyde iki muhtar olamaz. Eğer olursa, karışıklık olur. Zira bir işe çok eller karışsa, karıştırır. Ve madem âlemde karışıklık yoktur, intizam vardır, o halde Allah vardır ve birdir. Ve madem Allah vardır, o halde yukarıda, sadece bir kısmını zikrettiğimiz sebeplerden dolayı bir kitabı ve konuşması olacaktır. Ve madem Kur'an bu maksatlara hizmet etmektedir, o halde Kur'an Allah'ın kitabıdır.
Dolayısıyla, Kur'an'ın her bir delilini kullanarak, Allah'ın varlığını ispat edebileceğimiz gibi, Allah'ın varlığını ispat eden bütün delilleri de, Kur'an'ın Allah'ın kitabı olmasında kullanabiliriz.
O halde Kur'an'ın delilleri had ve hesaba gelmez. Zira Allah'ın varlığının delilleri, mahlûkatın nefesleri adedincedir.
Zira bu dünyayı mükemmel bir şehir ve muntazam bir saray hükmünde yaratan Allah, hiç mümkün müdür ki, o şehirde ve o sarayda ki, en ehemmiyetli misafirleriyle ve dostlarıyla konuşmasın ve görüşmesin?
Madem bilerek bu sarayı yapmış ve irade ve dilemesiyle ni-zama sokmuş ve süslemiş, elbette nasıl ki yapan bilir, öyle de bilen konuşur.
Madem bu sarayı ve bu şehri bize güzel bir misafirhane ve ticaret yeri yapmış; elbette bize karşı münasebetlerini ve bizden arzularını bildirecek ilâhi bir kitabı bulunacaktır.
Hem hiç akıl kabul eder mi ki; bu kâinatı yaratsın da, kâinattaki ilahi maksatları bir ferman ile bildirmesin.
Ve kâinatın tılsımını açacak olan; "mahlûkat nereden geli-yorlar? Ve nereye gidiyorlar? Vazifeleri nedir? Ve niçin böyle kafile kafile buraya gelip bir parça durup göçüyorlar?" gibi dehşetli sorulara, hakikî cevabı verecek bir kitabı göndermesin?
Hâşâ! Böyle bir kitap gönderilmemiştir demek; tüm bu soruların cevapsız bırakılması ve insanın bu dünya da başıboş olduğunu kabul etmek, demektir.
Şimdi bütün bu sorulara cevap verecek Kur'an'dan başka bir kitap gösterilebilir mi? Elbette hayır! O halde Kur'an, kâinatın yaratılışındaki sır perdesini aralamakla, kâinatı yaratan zatın emir ve yasaklarını bildirmekle ve kâinatın tılsımını açmakla, bu kâinat sahibinin kitabı olduğunu bizlere göstermektedir.
O halde şöyle desek: "Kur'an-ı Kerim Allah'ın kitabıdır. Çünkü kâinatta intizam vardır." Yani kâinattaki intizamı, Kur'an'ın hak kelam olduğuna delil getirsek, bu söz doğrudur. Zira bizler bu söz ile kâinatta ki intizamı, Allah'ın varlığına ve birliğine delil yaptık. Eğer Allah olmasaydı, ya da -hâşâ- ortağı olsaydı, intizam olmazdı. Zira bir memlekette iki padişah, bir ilde iki vali ve bir köyde iki muhtar olamaz. Eğer olursa, karışıklık olur. Zira bir işe çok eller karışsa, karıştırır. Ve madem âlemde karışıklık yoktur, intizam vardır, o halde Allah vardır ve birdir. Ve madem Allah vardır, o halde yukarıda, sadece bir kısmını zikrettiğimiz sebeplerden dolayı bir kitabı ve konuşması olacaktır. Ve madem Kur'an bu maksatlara hizmet etmektedir, o halde Kur'an Allah'ın kitabıdır.
Dolayısıyla, Kur'an'ın her bir delilini kullanarak, Allah'ın varlığını ispat edebileceğimiz gibi, Allah'ın varlığını ispat eden bütün delilleri de, Kur'an'ın Allah'ın kitabı olmasında kullanabiliriz.
O halde Kur'an'ın delilleri had ve hesaba gelmez. Zira Allah'ın varlığının delilleri, mahlûkatın nefesleri adedincedir.